ABD sinema sanayiinin en büyük organizasyonu olan, Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi’nce düzenlenen Oscar Ödülleri töreni, 96. kez gerçekleşti, ödüller sahiplerini buldu. Kazanan filmlerin, aktörlerin sürpriz yaratmadığı belirtiliyor. Kendi adıma ben de Oppenheimer’in 7 dalda ödül almasına şaşırmadım doğrusu. Çok anladığımdan değil tabii, “ben beğeniyorsam herkes beğenir“ türü basit bir kişisel ölçütüm var.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da hem tören öncesi hem de tören sırasında, dünyanın gündeminde olan konular Osar töreninin de gündemindeydi. Büyük Filistin tajedisi örneğin. Ödül töreninde Filistin’le dayanışma mesajları iletildi. Ramy Youssef, Mark Ruffalo (pek severim), Billie Eilish gibi aktörlerin yanısıra Soykırım’ı anlatan Zone of Interest filmiyle “Yabancı Dilde En İyi Film“ ödülünü alan yönetmen jonathan Glazer hem Gazze’de yaşananları kınadı hem de Filistinlilere destek verdiler. Bu da artık Oscar’ın gelenekselleşmiş sahnelerinden biri. Geçen yıl da Ukrayna’ya destek içerikli mesajlar dile getirilmişti.
En keskin olduğum zamanlar da bile sakin yaklaşmışımdır Oscar’da bu tür mesajların verilmesine. Siyaseten Doğru adına da yapılsa mesaja konu olan sorunu görünür kıldığı için doğru bulmuşumdur hep. Her şeye kulp taktığım gençlik zamanlarımda nasıl böyle davranabilmişim hala çözemedim.
Siyaseten Doğru (Politically Correct) malum, özellikle cinsiyetle, toplumsal cinsiyetle, ırkla ilgili olanlar başta olmak üzere, hassas konulara ilişkin, başkaları için rahatsız edici olabilecek söylem ile eylemlerden kaçınılması tutumuna deniyor. Doğru yerde kullanıldığında tadından yenmez gerçekten de. Oscar’da pek iyi oluyor bu tutum. Donald Trump, bir ara Oscar’ın bu Siyaseten Doğru tutumunda fazla ileriye gittiğini söyleyerek yakınmıştı. Demek ki Oscar törenlerinde yapılan doğru.
2021 Oscar Töreni’ni hatırlayın. Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi Maria Bakalova tarafından Eleştirmenlerin Seçimi Ödülleri’nde, Kristen Stewart tarafından da Bağımsız Film Ödülleri’nde gündeme getirilerek kınanmıştı. Öncesi de var; 2014 yılında yardımcı oyuncu ödülünü kazanan Jared Leto da Rusya’nın Kırım’ı ilhakını protesto etmişti. Trump’ın dört yıllık başkanlığı boyunca düzenlenen Oscar törenlerinde Müslüman ile Latin Amerikalı göçmenlere de destek mesajları yağmıştı.
İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin 2017’deki protestosunu anımsıyorsunuzdur. Büyük yönetmen, “The Salesman”la en iyi uluslararası film ödülünü kazandığında, “hem ülkemin insanlarına, hem de göçmenlerin ABD’ye girişini yasaklayan insanlık dışı yasa nedeniyle saygısızlığa uğrayan ulusların insanlarına duyduğum saygı nedeniyle katılmıyorum” diyerek ödülünü almaya gelmemişti. Son yıllardaki törenlerde de tacize uğrayan kadınların seslerini çıkardıları #MeToo hareketine de destek verilmişti törenlerde.
Bunlar elbette güzel tutumlar. Kamuda yeterince ilgi görmeyen önemli sorunlarla ilgili olarak kayıtsız kalınamayacak düzeyde bir “ses“ çıkmış oluyor hiç değilse. Ama bazen mesajların hayli militarist tonda olduğu da bir gerçek. 40’lı yıllarda, Pearl Harbor’a yapılan saldırının ardından 1942’de az daha iptal edilecekken son anda düzenlenen Oscar töreninde Yardımcı Oyuncu ödülünü kazanan Donald Crisp askeri üniformayla katılmıştı törene. Tabii Alman ile Japon faşizmlerine karşı savaşan kuvvetlere katılan Amerika’yı savunmak Nazilere karşı olmak demekti tabii. O nedenle Crispo sağcı bir tepkiden çok savunma durumundaki bir ülkenin mensubu gibi davranmıştı.
Oscar’da protestoları gündem belirliyor bilindiği gibi. Ama bazen gündemde yoğun olan bir konu ya da sorun Oscar düzenleyicilerince her zaman desteklenmiyor. Vietnam savaşının tüm hızıyla sürdüğü 1972 yılında Klute filmiyle en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görülen Jane Fonda ödülü alırken “söylenecek çok şey var ama bu gece söylemeyeceğim” diyerek protesto etmişti savaşı. Bu kadarcık bir itiraz bile Fonda’ya kızgınlığın uzun sürmesine yol açtı. Bunun üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra savaş karşıtı “Hearts and Minds” adlı belgeselle ödül alan Bert Schneider, Viet Kong delegasyonundan Paris Barış Anlaşması’na dostluklarını ileten bir telgraf okudu. Törende sunuculuk yapan Frank Sinatra, hiç zaman kaybetmeden yapılan siyasi göndermelerden Akademi’nin sorumlu olmadığını açıklamak zorunda kaldı. Akademi, son derece doğal bir savaş karşıtı açıklamayı üstlenmekten kaçınmıştı.
Siyaseten Doğru gereği konuşmalar yapıldığı gibi protestosunu gerçekten inananarak yapanlar da vardı. Büyük Marlon Brando bunların en tanınmışıydı. The Godfather’daki rolü nedeniyle kendisine verilen en iyi oyuncu ödlünü almaya gelmemiş onun yerine yerli hakları aktivisti Sacheen Littlefeather çıkmıştı sahneye. Brando’nun yerlilere yapılan haksızlıklara karşı mesajını okumuştu.
Gazze şimdi tabii ki canımızı yakıyor. Bu yılki törenlerde trajediyi dile getirip, açıkça olmasa da İsrail faşizmini eleştirenlerin varlığı mutluluk verici. Ama Filistin uzun geçmişi olan bir dram. Ünlü İngiliz Marksist sinema oyuncusu Vanessa Redgrave 1978 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü’ne verdiği destek nedeniyle kendisine yönelik protestolara yanıt verirken “Siyonist haydutlar” ifadesini kullanmıştı. Bunun hem de sinema sanayiinde yer almış bir aktör için nasıl cesaret isteyen bir çıkış olduğunu sektörden haberdar olanlar bilir.
Son yılların görünen sorunları karşısında da Oscar törenlerinde protestolar gerçekleştirildi, mesajlar iletildi. Hepsinden söz etmek zaman alır.
Yani Oscar’a en azından Siyaseten Doğru tutumu nedeniyle bazı sorunlara değinme platformuna dönüştüğü için değer veririm.
Keşke bu yılki törende Filistin dramına daha fazla dayanışma gösterilseydi.